top of page

Bitkilerde Enerji: Nasıl Kazanılır, Nasıl Kullanılır?

Bitkilerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri ve büyümeleri için ihtiyaç duydukları en önemli şey şekerdir. Bu şekeri doğadan hazır olarak alamazlar, kendileri üretirler ve biriktirirler. Biriktirdikleri bu şekeri kullanarak enerji üretirler ve yaşamlarına devam ederler.


Ağaçlar topraktan enerji almazlar, enerjiyi kendileri üretirler.

Ağaçlar topraktan aldıkları su (H2O) ile havadan aldıkları karbondioksiti (CO2) güneş ışığı ile tepkimeye sokarak şeker (C6H12O6) ve oksijen (O2) üretirler. Bu işleme fotosentez denir. Ürettikleri şekerleri kendi bünyelerinde biriktirirler ve zamanı gelince kullanırlar. Peki bu şeker nerede depolanır?


Ağaçların odunsu kısmı yaşlı ağaçlarda tamamen ölü ve çok sert olan bir iç kısım ile bunun dışında köklerden yukarıya doğru tek yönlü su hareketinin olduğu daha yumuşak ama odunsu iletim borularından oluşan (tek yönlü su boruları gibi) ksilemden (odun borusu) oluşur. Genç odunsu ağaçlarda odun yapısı sadece ksilemden ibarettir. Ksilemin bir dış halkasında hücre bölünmesinin bolca olduğu kambiyum, onun dışında da çok yönlü sıvı hareketinin olduğu floem (soymuk boruları) vardır. Ağaçlar şekerlerini hücrelerin kofullarında ve ksilem borularında depolarlar. Dolayısıyla bonsai sanatında çokça arzuladığımız kalınlaşma bu şeker depolarının büyümesiyle sağlanır. Ayrıca ağaçlarımızın yapısını oluşturan iletim demetleri ne kadar artarsa kalınlaşma da o kadar artmış olacaktır. Çünkü kalınlaşma dediğimiz şey zaten bu boruların sayısının artması. Peki bunların sayıları nasıl artacak?

Yaprak Sayısı ↗️Fotosentez ↗️ Şeker Üretimi ↗️Depolama Alanı ↗️Kalınlaşma ↗️Büyüme ↗️Yaprak Sayısı🔄

Ağaçlarda fotosentezi genellikle yeşil kısımlar yaparlar. Bazı farklı yaprak renklerine sahip türler güneş ışığının farklı dalga boylarını kullanırlar. Fakat en etkili fotosentez yapan türler yeşil renge sahiptirler. Fotosentezi yapraklar üzerindeki kloroplast tabakası yapar ve bu tabakanın içindeki klorofiller yapraklara yeşil rengini verir. Başlıyoruz...


Güneş ışığı yaprak yüzeyindeki klorofile çarpınca bu yüzeyde terleme gerçekleşir ve su miktarı azalır. Su yapraklardan terleme yoluyla azaldıkça köklerden terleme olan yere doğru zincir şeklinde hareket etmeye başlar. Su köklerden terleme olan yaprağa doğru hareket ederken odun borularından (ksilem) geçer. Aynı zamanda topraktan aldığı mineralleri de bünyesine katar ve yaprağa doğru akmaya başlar. Bu esnada odun boruları üzerindeki şeker depolarından suyun içine şeker (enerji) karışır ve bu şekilde yapraklara doğru taşınır. Böylece yapraklar fotosentez yaparak enerji üretimine devam ederlerken terleme de yaparak hem ürettikleri oksijeni dışarı atarlar, hem de bünyelerindeki zararlı maddeleri uzaklaştırırlar. Ayrıca terleme ile sıcaklıklarını da dengelerler. Fakat, çok daha önemli bir şey var. Yapraklar terledikçe bünyelerinden su çekerken depodaki şekeri de çekmeye başlarlar. Dolayısıyla aktif bir şekilde fotosentez yapan ve terleyen bir yaprak o dal üzerindeki diğer tomurcukların da harekete geçmesine katkı sağlar. Yani odun borularından akan şekerli su dal üzerindeki tomurcukların da büyümesine sebep olur. Yepyeni bir soru, hangi tomurcuklar?

Terleme ile köklerden su çekilir, çekilen su bünyesinde şeker taşır, şeker büyümeyi sağlar.

Ağaçların gövde üzerindeki ölü sert kabuğun altındaki soymuk borularından da (floem) terleme yaptığını biliyoruz. Bu dallar için de geçerli, gövde için de... Yani dal üzerinde güneş ışığının çarptığı, ya da esintinin ulaştığı yerlerde bu terleme devam ediyor. Ne demiştik, terleme ile gövdeden zincir şeklinde su çekiliyor ve bu suyun bünyesinde şeker depolarından karışan şeker (sükroz) var. Dolayısıyla bu terleme ile bu tomurcuklara şeker ulaşıyor ve büyüme sağlanıyor. Demek ki, güneş ışığı terlemeyi tetikliyor, terleme ile o noktaya su hareketi oluşuyor, ağacın kendi ürettiği şeker ile içinde topraktan aldığı mineralleri barındıran su tomurcukları besliyor ve geri sürgünler oluşuyor. İşte bu sebeple bonsailerde özellikle ilkbaharın sonunda yoğunlaşan yaprakları seyreltmek ve güneş ışığı ile esintiyi (sert rüzgar değil) ağacımızın iç kısımlarına ulaştırmak gerekiyor.


Burada değinilmesi gereken çok önemli bir nokta var, oksin hormonu. Köklendirici hormon olarak sıkça karşımıza çıkan IBA (indol butrik asit) bir oksin hormonudur ve köklerin, dalların ve tomurcukların uç kısımlarında oluşur. Özellikle uç meristemlerde oksin bolca bulunur. Oksin hormonunun bir özelliği de lateral (yanlara doğru) büyümeyi baskılamasıdır. Ağaçlar dal üzerinde özellikle yaprak (çamlarda iğne) diplerinde aktif olmayan tomurcuklar oluştururlar. Bu tomurcuklar kış uykusundaki tomurcuklar gibidirler ve uç meristemdeki oksin hormonu bu tomurcukların büyümesini baskılar, diğer tabirle onları uykuda tutmaya devam eder. Eğer ki bu uç meristem bir şekilde kırılırsa ya da budanırsa, buradaki oksin hormonu yok olur ve bu baskılama ortadan kalkar, dolayısıyla arkadaki inaktif tomurcuklar uykudan uyanır ve büyümeye başlarlar. Bu sebeple doğru dönemlerde uç alımı dediğimiz küçük budamalar yaparak ağacımızdaki büyümeyi istediğimiz yerlere yönlendirmiş oluruz. Bahçecilikte yapılan çit budaması da bu mantıkla yapılır, uçlar kesilir ve iç kısımlarda sık dallanma sağlanır.


Bu yazıdan çıkarabileceğimiz sonuçlar nelerdir?

  • Yaprak miktarı arttıkça fotosentez ve buna bağlı olarak şeker (enerji) üretimi artar.

  • Şeker üretimi arttıkça şekerin taşındığı yollar (soymuk boruları, floem) artar ve genişler.

  • Soymuk borularında artan şeker oranı arttıkça odun borularındaki (ksilem) şeker depoları genişlemeye başlar. (Özellikle sonbahara doğru gerçekleşir.)

  • Şeker depolarını oluşturan odun boruları arttıkça gövde ve dallar kalınlaşır.

Bu bahsettiğimiz şeker depolarını ağaçlar sonbaharda daha çok oluştururlar. Böylece yaklaşan kış şartlarına uyum sağlarlar ve kışı sağlıklı bir şekilde geçirirler. Enerji yönelimi olarak çıkardığımız sonuçlar da şunlardır:

  • Güneş ışığının ulaştığı yerde fotosentez ve terleme olur.

  • Fotosentez sonucu ortaya çıkan oksijen terleme ile dışarı atılır.

  • Terleme ile su kaybı yaşanır ve köklerden su çekilir (suyun birbirine bağlanarak hareket etmesine kohezyon kuvveti denir.).

  • Odun borularından hareket eden su içinde topraktan aldığı elementleri (gübreleme) ve şeker depolarından akıp giderken bünyesinde çözdüğü şekeri (sükroz) yapraklara taşır.

  • Su bu hareketi yaparken terleme yapan inaktif tomurcukları harekete geçirir.

  • Suyun içindeki şeker iç bölgelerdeki tomurcukları besler ve büyümelerini sağlar, böylece dallanma (büyüme) artar.

Bonsailerde enerji dağılımını dengelemek bu konsepti doğru anlayarak kolayca başarılabilir. Tabi her ağaç türünün davranışı da biyolojisi gereği farklı. Örnek olarak açelya türleri alt dallarında büyümeyi devam ettirirken diğer bir çok tür tepeye doğru uzama eğilimindedir. Aynı şekilde mezarlık servisi de denilen kara serviler incecik bir şekilde boyuna uzamaya gayret ederken ardıç gibi çalı türleri yatayda uzama eğiliminde. Ama tüm türler için şunu söyleyebiliriz ki, güneş ışığı terlemeyi ve dolayısıyla büyümeyi tetikliyor.


Bu sebeplerden dolayı ağaçların aşağıda ve içeride karanlıkta kalan dalları kendilerine su (ve enerji) çekemedikleri için kuruyup ölüyorlar. Bonsai sanatında biz, mümkün olduğunca enerjiyi bu iç ve alt kısımlara yönlendirerek bonsailerimizi içeriye doğru kuvvetlendirmeliyiz ki onların bakımlarını uzun yıllar boyunca şekillerini bozmadan devam ettirebilelim.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page